fbpx

İnsanları etkilemenin türlü yolları var. Retorik bu yollardan bir tanesi. İster sözlü ister yazılı ister görsel… Hangisini tercih ederseniz edin “Retorik Sanatı” sayesinde insanları etkilemek ve ikna etmek her zamankinden çok daha etkili ve kolay. Günümüzde pek çok örneği var aslında, “Hitabet” dersem belki hepinizin aklında bu sanatın ne olduğu tam anlamı ile canlanır. 2500 yıl önce insanları ikna etmenin düşünceyi aynı oranda güvenilir kıldığına inanan Yunanlılar ve Romalılar bu sanatı oldukça güzel bir şekilde kullanmış. Sanatın çıkış ve yayılış temsilcisi olan Aristoteles ise bu sanatın “Ethos, Pathos, Logos” olmak üzere 3 ayrı yöntemi olduğunu savunmuş. Karakter ve itibar sahibi olarak görünmek isteyenlerin Ethos, bir şeyin duygularla söylenmesinin ne söylendiğinden daha önemli olduğunu düşünenlerin Pathos, en önemli şeyin ne söylendiği olduğunu düşünenlerin ise Logos yöntemine başvurması gerektiğini söylemiş. Bu sanatın pazarlama ile ilgisi ise şöyledir. Bir satış personeli müşterilerinin karşısına işine karşı özenli olduğunu gösterebilmek için şık bir şekilde çıkar. Burada şık giyinmek retorik sanatında “Ethos” yöntemini işaret eder. Satışını yaptığı ürün ya da hizmet ile ilgili söylenecek sözleri daha önceden çalışması Logos yöntemini, müşterilerinin ihtiyaçlarını anlayabilmek için onlardan alacağı cevaplara ihtiyacı olduğunu anlatması ise Pathos yöntemini işaret eder. Sonuç olarak “Retorik (Söz Söyleme) Sanatı” nın kullanılmadığı bir alan yoktur. Öyleyse satış sektöründe retorik sanatını nasıl kullanabiliriz?

İşi İkna ve Satış Olanlar Bir Retorik Sanatçısı Olmalıdır!

Retorik sanatının genellikle konuşma üzerinden yapıldığını bilenler satış sektörü ile arasında bir bağ kuramazlar. Fakat retorik sanatı tek taraflıdır. Yalnızca bir taraf diğer tarafı etkilemeye çalışır. Satış sektöründe de bu sanatı satış personeli kullanır. Böylece müşterisini etkileyebilir ve ikna edebilir. Ancak burada atladığımız başka bir nokta daha var. Retorik sanatını kullanan ilgili satış personeli yalnızca müşterisini etkilemekle ve ikna etmekle kalmaz aynı zamanda aktif ve pozitif bir iletişim bağı kurmayı başararak temsil ettiği markanın da değerini artırır.
Satış sektöründe müşteri ile ilişki kurarken dikkat edilmesi gereken noktalar var. Daha önceki yazılarımda bu noktalara değinmiştim. Burada retorik sanatının satış sektöründe ne şekilde kullanılması gerektiğine değinmek istiyorum. Öncelikle müşterilerinizle ilk dakikadan ikna konuşmaları yapmamalısınız. Zira söylediğiniz her söze dikkat eden günümüzün bilinçli müşterileri konuşmalarınızın ve güvenilirlik çabanızın sığ olduğunu düşünecektir. Bu nedenle ilk olarak yapmanız gereken markanızı, ürün ya da hizmetinizi ve kendinizi olabildiğince şeffaf bir şekilde müşterinize yansıtmak. Böylece müşterileriniz sizin manipülatör olduğunuzu düşünmeyecek, samimiyetinize inanacak ve söyleyeceğiniz sözlere hem değer hem de önem vermeye başlayacak. Satışını yaptığınız ürün ya da hizmeti ve markanızı anlatırken objektif davranın. Bu sayede verdiğiniz bilgiler müşterilerinizin zihninde kendiliğinden kanıtlanmış olacak. Son olarak anlattığınız her ayrıntıyı somut kalıplarla örnekleyin, söylediğiniz her sözde kelimelerinizi dans ettirin ve değerinizi artırın. Satış, ikna etmekten geçer. İkna etmek için iyi bir “Retorik Sanatçısı” olun.

“Ben müşteri daha kapıdan girerken anlarım öylesine mi geldi yoksa bir şey satın alacak mı diye”. Sizce bu cümleleri söyleyen bir kişinin insanları bir bakışta tanıyor olması mümkün mü yoksa daha çok ekmek mi yemesi gerekiyor? Bana kalırsa daha çok hem de çok fırın ekmek yemesi gerekiyor. Zira önyargı satış sektöründe bir “Berlin Duvarı” gibidir. Bir işte profesyonel olmanın ilk adımı önyargılarımızdan kurtulmak ve herkese eşit bir bakış ile yaklaşmaktır tabii bunların başında ilk olarak gelen konuşmaktır. Önyargı bir insanı her zaman hataya sürükler. Aslında konuya uzakmış gibi görünen fakat düşününce insana “Evet, doğru” dedirten bir yaklaşım var. İnsanlar doğuştan sahip oldukları özelliklerden zarar görmez, zarar verebilen özellikler sonradan edinilir. Önyargı da böyledir, sonradan edinilen bir davranış biçimidir. İnsanlara ne şekilde yaklaşırsanız karşınızdaki kişiye kendinizdeki enerjiyi verirsiniz. Dolayısıyla siz karşınızdakine ne şekilde yaklaşırsanız karşınızdaki kişiden de aynı yaklaşımı görürsünüz.

Satış Sektöründe Önyargılar Nedir?

Satış sektörü içerisinde önyargılar genellikle insanların kendilerine olan aşırı özgüvenlerinden kaynaklanıyor. Satış danışmanının kendisine oldukça fazla güvenerek müşterileri bir bakışta analiz ettiğini düşünmesi en büyük örneklerden biridir. “Bu müşterinin giyiminden yeteri kadar parası olmadığı belli oluyor”, “Bu müşteri vakit geçirmek için gelmiş”, “Bu müşteri kesin yüklü miktarda alışveriş yapar” gibi düşünceler en tehlikeli önyargılardır. En tehlikeli önyargılar olduklarını düşünüyorum çünkü bu düşünce biçimleri yalnızca işinizde değil özel hayatınızda da insanlar arasında ayrımcılık yapmanıza sebep olur. Oysa geldiğimiz 2021 yılında artık giyimin, hal ve hareketlerin insanları tamamen tanıtan özellikler olmadığının bilinmesi gerekiyor. Herkese eşit, özenli ve adil davranılması gerekiyor. Bu nedenle de müşterilerinize önyargı ile yaklaşmak yerine insani duygularla, kendinize davranılmasını istediğiniz şekilde yaklaşmalısınız.
Müşterinizin nasıl giyindiğine değil ne söylediğine önem vermelisiniz. Böylece aranızda kurduğunuz iletişim artacak, müşterinizin isteklerini daha iyi anlayabilecek ve memnuniyet derecesini yükseltebileceksiniz. Müşteriniz bu yaklaşımınız sayesinde o anda bir şey satın almasa bile sonrasında size mutlaka geri gelecektir. Kendinize ne şekilde davranılmasını istiyorsanız siz de insanlara aynı şekilde davranmalısınız. Kulağa klişe gibi gelse de bizi rahatsız eden her hareket her söz karşımızdaki kişileri de aynı oranda rahatsız eder. Sizi üzecek, kıracak ya da incitecek her yaklaşım karşınızdaki kişide de aynı etkiyi yaratacaktır. Bu nedenle müşterilerinize ve genel olarak tüm insanlara kendi beklentileriniz doğrultusunda yaklaşmalısınız. İnsanları görünümleri ya da konuşma/davranış şekilleri ile paralı ya da parasız diye sınıflandırmamalısınız. Bir tanıdığımdan duymuştum. Dedesi Almanya’dan Türkiye’ye yıllık izne geldiğinde kuyumcuya gitmişler. Gittikleri kuyumcuda da başka bir müşteri varmış. İlgili personel şöyle bir bakmış ilgilenmeden yüzünü çevirmiş. Muhtemelen giyim kuşamından dolayı yeterli bir satış yapamayacağını düşünmüş personel. Tanıdığımın dedesi de durumu anlamış ama oradan ayrılmak yerine inatla durmayı tercih etmiş. İçerideki müşteri gittikten sonra ilgili kişi mecburen “Hoş geldiniz, buyurun” demiş. Dedesi de sıralamış almak istediklerini tabii personelin yüzü ve konuşma şekli hemen değişmiş. “Hemen yardımcı olalım. Çay, kahve ne istersiniz?” diyerek özenini artırmış. Almak istedikleri hazırlanınca da dedesi ilgili personele dönüp “Eğer başında hoş geldiniz biraz bekleteceğim deseydiniz bunların hepsini alacaktım. Fakat insanlara küçümseyerek bakan birine üzgünüm para kazandıramayacağım” diyerek ayrılmış. Bu kısa ama gerçek olan hikâyeden, sanıyorum, önyargıların nasıl izlenimler bıraktığını ve nelere sebep olduğunu anlatabilmişimdir.

Fikir Değişikliği Yapamayan Çağ Değiştiremez, Önyargılarından Kurtulamayan Kişi, Hiçbir İşi Doğru Yapamaz.

Satış sektöründe çalışan kişilerin kazancı yaptıkları satışlarla doğru orantılı bir şekilde artıyor, bu bir gerçek. Bu nedenle de genellikle satış danışmanları gelen müşterilerine “alıcı gözü ile” bakarak onları analiz ettiklerini düşünüyor. Uzun süre bu işte çalıştıklarında ise insanları bir bakışta çözdüklerini düşünüyorlar. Baktıkları ilk şey müşterinin giyimi sonrasında ise konuşma şekli oluyor. Halbuki özenli, pahalı ve şık giyinen bir kişi hiçbir şey almadan yanınızdan ayrılabilecekken normal giyimli ya da çok da kibar konuşmayan bir kişi sizin tahmininizden çok daha fazlasını satın alabilir. Satış sektöründeyseniz önyargılarınızı, insanları bir bakışta tanıyabildiğiniz düşüncesini bir kenara bırakın. Herkesi özenle ve eşit bir şekilde yaklaşın. İnanın önyargılar sizi yalnızca aşağı çeker ve önyargılarınızdan kurtulmadan işinizde profesyonelleşemezsiniz. Unutmayın;
“Fikir değişikliği yapamayan çağ değiştiremez, önyargılarından kurtulamayan kişi, hiçbir işi doğru yapamaz”.